EFSANELER DİYARI GÖBEKLİTEPE
Bu yazıyla önce tarihin derinliklerinde masalsı bir yolculuğa sonra da bu dünyanın gerçeği ile gerçekleri harmanlayıp sizi sorularla dolu mistik bir yolculuğa çıkaracak. Bütün bildiklerimizi ve bildiklerinizi unutturacak Göbeklitepe var.
Bu gerçekçi ama bir o kadar da masalsı yolculuğa hazır mısınız?
Tarih hakkında şimdiye dek bildiğiniz her şeyi unutun…
Öyle bir yer düşünün ki şu anda sahip olduğunuz her şeyin başlangıcı: Göbeklitepe.
Burası, insanlık tarihini sandığımızın aksine çok daha derinden etkiliyor. Büyük bir düzenleme ve hayal gücünün eseri olan Göbeklitepe aynı zamanda dünyanın ilk ibadet yerine ev sahipliği yapıyor. 12 bin yıllık tarihi geçmişe sahip Göbeklitepe, öğrendikçe sizi oldukça şaşırtacak. Görmek için merak uyandıracak…
Göbeklitepe, 1963’te İstanbul ve Chicago üniversitelerindeki araştırmacılar tarafından keşfedildi. “V52 Neolitik Yerleşimi” olarak tanımlanmıştır. Sadece "Göbekli Tepe Ziyareti" olarak bilinen bir yükseltiyken arkeolog Prof. Klaus Schmidt tarafından yapılan kazılar sonunda dünyanın konuştuğu bir yer haline geldi. Göbeklitepe öylesine eski bir tarihe sahip ki, buranın keşfine kadar bilinen en eski tapınak Malta'da ve 5000 yaşında. Göbeklitepe ayrıca İngiltere’deki Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha yaşlı. Göbeklitepe’nin 12000 yıl öncesine uzanan bir kült merkezi olduğu anlaşılmıştır.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Göbeklitepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında bulunuyor. Göbeklitepe'yi detaylıca öğrenmek ve anlamak için rehberlerle birlikte gezmenizi tavsiye ederiz. Biz gezerken Serkan Özbudun rehberliğinde gezdiğimiz için çok şanslıydık bölgeye ve tarihe çok hakim birisi. İlgilenenler için telefon numarası 05363414177
Göbeklitepe neden ziyaret edilmeli?
Tarih öncesi insanın inanç dünyasını yansıtan, canlandırıcık figürlerle zenginleştirilmiş tapınaklar Göbeklitepe’yi arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olmasını sağlamıştır.
Tarih boyunca kültürel ilerleme hepimizin bildiği gibi şu şekilde gerçekleşti; Tarım yerleşik hayata geçmemize, dini öğretiler geliştirmemize ve ibadet yerleri inşa etmemize imkân tanıdı. Küçük yerleşimler şehirleri, şehirler ise güçlü medeniyetleri oluşturdu. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle süren kazılardan elde edilen bulgulara göre, Göbeklitepe bu ezberi tamamen bozuyor. Göbeklitepe, kültürel ilerlemenin tarımdan önce gerçekleştiğini adeta ortaya koyuyor. Bunu tetikleyen şey ise elde edilen bulgulara göre din unsuru. Günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş Göbeklitepe’deki kalıntılara göre aynı çatı altında toplanmak için önce ibadet yeri yapılmış. Sonrasında ise tarım hayatına uzanan yepyeni bir süreç başlamış. Göbeklitepe’de yapılan kazılar sonucu elde edilen bulgular, medeniyetlerin oluşmasına neden olan şeyin tarımdan önce din olduğunu ispatladı. Bildiğimiz sıralama da değişmiş oldu. Çok düşündürücü değil mi?
Taş Devri zamanında yapılmış bir alan olan Göbeklitepe kazılarından çıkan bulgular şu soruyu akıllara getiriyor; O çağda çömlekle ve tekerlekle bile tanışmamış insanlar bu alanı nasıl oluşturdu? Bu sorunun yanıtı hâlâ tam olarak bilinmese de bu özellik alanı daha da büyüleyici bir hale getiriyor.
GÖBEKLİTEPE'Yİ KİMLER YAPMIŞ OLABİLİR?
Göbeklitepe’de bulunan kalıntılar, bu alanı inşa eden insanlara dair çeşitli bilgiler sunuyor. Bu kalıntılar arasında insanların yediği etten arta kalan birçok yabani hayvan kemiği, taş parçası, taş aletlerin yapımı ve kullanımından kalan molozlar var. Ceylan, alageyik gibi hayvanların kemiklerine rastlanılan alan gösteriyor ki burayı inşa edenler, o dönemde yaşayan taş baltalı avcı ve toplayıcılar. Yani Göbeklitepe, tarım öncesi bir topluluğun eseri.
Bu insanlar, sandığımız gibi ilkel değil tam aksine oldukça bilinçli ve mühendislik bilgisi olan topluluklar. Öyle ki o zamanlar Taş Devri'ni yaşayan insanlar, bu ibadet alanını yaparken binlerce yıl sonra ulaşılabilecek mühendislik metotlarını kullanmışlar.
Avcı ve toplayıcılar aynı zamanda beklenmedik düzeyde bir düzenleme yeteneği, örgütlenme kapasitesi olan insanlar. Kazılarda bulunan bir dikili taşı taşımak için 50 insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. Bu kalıntılar arasında insanların yediği etten arta kalan birçok yabani hayvan kemiğinin bulunması bu alanda yemek şölenlerinin düzenlendiğini işaret ediyor. Bu durum çok sayıda topluluğun burada olduğunu ispatlıyor.
İnsanlığın Göbeklitepe’deki gibi bir yapıyı inşa edebilmesi için yerleşik bir yapıda olması gerekiyor. Ancak kazılarda beslenme, barınma gibi ihtiyaçlara yönelik bulgulara rastlanmıyor. Bu toplulukların burada günlerini taş çıkartmak, sütunlara şekil vermek için zaman harcadığı ve sonrasında yerleşim yerine gittiğini gösteriyor. Bu yerleşim yeri ise büyük bir olasılıkla Şanlıurfa. Şanlıurfa'da Taş Devri'ne ait bulunan heykeller de bunu ispatlar nitelikte.
BULGULAR NE ANLAMA GELİYOR?
Göbeklitepe, dairesel formdaki yapılardan kare şeklindeki yapılara kadar büyük bir ibadet alanı. Burada toprak altında tespit edilenlerle birlikte 20 adet ayrı ibadet alanı bulunuyor. Şimdiye dek süren kazılarda ortaya çıkan ibadet yerlerinin merkezinde iki büyük dikilitaş yer alıyor. T biçimindeki dikilitaşların her biri ortalama 6 metre yüksekliğinde ve 40 ton ağırlığında. Arkeologlar, sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu savunuyor. Öyle ki, sütunlarda yüz motifi olmasa bile o zamanlarda insanların giydiği peştemaller bu taşlara resmedilmiş. Bir diğer görüş ise yüz motifi olmamasından dolayı sütunların resmedilmiş ilk tanrıların olabileceği. Bu taşlar, bu doğrultuda Göbeklitepe’nin dünyanın en eski ibadet yeri olduğunu yeniden kanıtlıyor. Bu dikilitaşlar aynı zamanda yırtıcıların ağırlıkta olduğu muazzam hayvan figürleri ile bezeli. Yüksek rölyeflerdeki hayvan figürleri birer muhafız gibi resmedilmiş. Bu muhafızlar, dikili taşların muhafızları gibi düşünülüyor. İnsanlığın gelişiminin bir dönüm noktası olan Göbeklitepe’teki sütunlar ve oymalar insanlığın tabiat karşısındaki yeni konumunu da ortaya koyuyor.
NEDEN YAPILMIŞ OLABİLİR?
Bazı uzmanlar Göbeklitepe’nin ölülere adanmış bir ibadet yeri olarak yapıldığı düşünüyor. Dairesel odalar, kazılarda bulunan kapı ise yeraltı dünyasına açılan kapıları temsil ediyor. Bu olağanüstü ibadet yerini kuranlar daha sonra bu alanı gömüyor. Yıllar içinde zirai gelişim sırasında değişikliğe uğrayan alana küçük binalar yapılıyor. Çiftçilikle geçinmeye başlayan topluluklar atalarının değer yargılarını hiçe saymış ve bu alanı bilerek kapatmış olabilirler.
Gizemini koruyan sorular;
Göbeklitepe ile ilgili en ilginç haber Alman Der Spiegel Dergisi’nden geldi. Dergide Göbeklitepe’nin Adem ve Havva’nın cennetten kovulduktan sonra yaşamaya başladıkları yer olduğu iddiası büyük yankı uyandırdı. Müthiş bir iddia değil mi?
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2019 yılının Türkiye’de ‘Göbeklitepe Yılı’ ilan edilmesinin ardından Doğu Anadolu’nun en mistik yerleri Şanlıurfa, Göbeklitepe ile anılmaya başladı. Efsanelerin gerçekle iç içe olduğu efsaneler şehri Şanlıurfa, elbette ki sadece Göbeklitepe’den ibaret değil. Balıklı Göl’ü, Halfeti’yi, Harran’ı, Birecik’teki Kelaynak üretim yeri ve Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edebilir, sıra gecesi eğlencesine katılarak yörenin kültürünü yakından tanıyabilirsiniz. Urfa’da gezilecek diğer yerlerle ilgili yazılarda hazırlanıyor. Çok yakında okuyabileceksiniz. Takipte kalın…
Ne yaparsan yap aşk ile yap…
Rotanız Sevgi olsun.